30 Temmuz 2015 Perşembe

"Yine nereye gidiyorsun?!"


Aylardır çektiğim hasret bitiyor, yollar bana ben yollara kavuşuyoruz. Sırtçantam hazır. Yalnız bu sefer biraz uzaklara çırpacağım kanatlarımı. Sekiz bin kilometre öteye, yeniliğe, güzelliğe..

Kızgınım ama yine de ona iyi bakın, size emanet Ankara..

10 Temmuz 2015 Cuma

Küfî kapital


Ankara hep yağmur kokardı, toprak, çimen kokardı. Anne kokardı, bereket kokardı. Yar kucağı gibi, baba ocağı gibi kokardı. Keyifçinin kahvesi, öğrencinin sigarası, emekçinin alın teri kokardı.

Şimdi yalnız küf kokuyorsun ve ben sevmiyorum artık seni...

6 Temmuz 2015 Pazartesi

Dokun-geç hayatlar

En gizlisinden en açığına kadar pek çok geyin kullandığı şu tanışma uygulamaları. Mavisi, turuncusu, kahverengisi..

Eşcinselliğimi kabullendiğim ve etrafımda kendim gibi birilerini aramaya başladığım zamanlarda akıllı bir telefonum yoktu. Bilgisayarımdan bir forum bulup üye olduğumu hatırlıyorum, sohbet bölümünde yazan birkaç kişi dışında kafama uyacak kimseyi görememiştim ve nadiren girer olmuştum. Günün birinde Istanbul'dan biriyle tanıştım ve 2 seneden uzun süredir devam eden güzel bir dostluk başladı :) Forum yöneticisinin verdiği bir ropörtajda gördüm ki bugünlerde LGBTi-Der adı altında dernekleşiyorlarmış, yolları açık olsun. Umarım forumdan daha aktif ve yararlı olurlar.



O zamandan sonra uygulamalardan haberdar oldum fakat uzunca bir süre hiç yanaşmadım. Ne duygusal ne de cinsel, hiçbir şeyin arayışında da değildim. Zira üniversite sınavıyla kafam yeterince doluydu. Istedigim bölümü kazanıp üniversiteye başlayınca farklı bir ortamda daha farklı insanlarla tanışmak, işin aslı daha farklı bir ben olmak istemiştim. Gerçek ben.. Açılmaya başlayışım da bu döneme denk geliyor, bir ara yazacağım.

Hiçbir profili incelemeden oluşturduğum çok kısaca kendimden bahsettiğim bir profildi. Sonradan fark ettim ki samimiyet bu mekanlarda pek prim yapmıyormuş. En gizemli, en güzel vücutlu, bir şeylerin en'i olanlar aradığını buluyormuş. Zamanla iyice sıkıldığımı ve burada gördüklerimin benim standartlarımı da etkilemeye başladığını fark ettiğimde sildim hesaplarımı. Fakat kendimi kabullenmiş olsam da çevrem henüz yeterli potansiyele gelmedikçe yeni insanlarla tanışmam pek mümkün olmayacaktı. Birkaç ay sonra tekrar açtım. :)

Uygulamaların bir yerden sonra el alışkanlığı haline geldiğini düşünüyorum. Her sabah maillerine bakmak gibi bir şey. Beklentisiz ya da meraksız, öylesine bir tık. Ve önünde beliriveren onlarca beden. Pek çoğu cümle kurmaktan aciz onlarca kaslı vücut. Kimilerini seçilmiş, kimilerini loser ilan eden garip bir sistem. Karşındakini tanımaya çalışmakla uğraşmayan, blok üstüne blokla belki egoları şişiren ve özünde birlikte yaşama sabır ve saygımızı azaltabilecek bir sistem. Dokun-geç hayatlar..

Güzel yanları da yok değil elbet, güzel arkadaşlıklar edindim. Oradan başlayan iki mutlu ilişki yaşadım, fakat oranlayınca zaman kaybı olduğunu düşünmeden edemiyorum. Her şeye rağmen hayatımın köşedeki bir parçası. Insanların sokakta asla göremeyeceğiniz bazı yüzlerini görüyorsunuz. Ortamı tanımak adına güzel, ama onun bir parçası olamıyorsanız umutlarınız gitgide tükenebiliyor. Böyle zamanlarda aklıma hep Sabahattin Ali'nin şu sözleri geliyor -tumblr kızı mode on- :
"İnsanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyor." 

Hayatın cinsel yolla bulaşan ölümcül bir hastalık olduğunu düşündüğümdeyse hiçbir şey daha fazla ilginç gelmiyor..

4 Temmuz 2015 Cumartesi

Wished upon a star tonight..

Uzaklara dalıyorum bugünlerde sık sık , fayans kenarlarındaki karıncaları seyrederken birden bana seslenişini duyar gibi olup silkeleniyorum.
Son gördüğüm halin canımı yaktı. Anneannemin ölüm haberini almadan 3 ya da 5 saniye önce gördüm seni o ayakaltı yokuşta. Hayat her yandan üzerime geliyor demiştim. Ankara dedikleri küçük bir köymüş esasen. Seninle yürüdüğüm yerlerden geçerken ya da girdiğim her kalabalık ortamda sesini duyar mıyım diye tedirgin olmaya başladım artık.
Seni sevmiyorum, görmeyi de yeniden hayatıma dahil etmeyi de istemiyorum. En pis yanlarını, çatışmalarını, geç kalmışlıklarını az çok gördüm. Uzağım sana yüzlerce kulaç.
Yanıma hiç uzanmadan, yalnızca ruhunla dokunarak öyle bir işlemişsin ki içime. Tanıştığım kimseye fırsat veremedim, senin ışıltın söndürdü karşımdaki herkesi. Ama yeter. "I can't handle" Düşündüğüm kadar etmediğini de gördüm.

Yine gökyüzüyle buluştum bu gece. En yakındaki uzak yıldızlardan birine bir dilek tuttum. Ucuna zihnimdeki, kalbimdeki seni bağlayıp yolladım. Bak yine de kıyamadım, kadifelere sarıp attım..Uğurlar ola..

3 Temmuz 2015 Cuma

Gülümse



"Hadi gülümse bulutlar gitsin
işçiler iyi çalışsın, gülümse
Yoksa ben nasıl yenilenirim
Belki şehre bir film gelir
Bir güzel orman olur yazılarda
iklim değişir, Akdeniz olur, gülümse

Sazlarım vardı, ırmaklarım vardı çok
Çakıl taşlarım vardı benim
Ama sen başkasın anlıyor musun
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok anlıyor musun
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse”

1 Temmuz 2015 Çarşamba

Öpücük


Genel anlamda çok fazla fiziksel temas kuran birisi sayılmam, alışmadım belki ondandır. Arkadaşlarımla el-kol şakaları, akrabalarla sarılıp öpüşmeler.. mümkünse kaçındığım olaylar. Fakat sevdiğim adamla ilk yakınlaşmamı yaşadığımda anladım ki aslında öpüşmek güzel olabilirmiş, hem de çok güzel. O zamandan beri merak edip okuduğum bir konu oldu. Neden öpüşüyoruz, öpüşmeye nasıl başlamışız, öpüşürken beynimizde neler dönüyor ?

Dudaklar insan bedeninde en sevdiğim yerlerden biri. Beyindeki duyu bölgesinde işgal ettiği alan çok büyük. Hatta bunun homonkulus denen bir modeli oluşturulmuş , buyrun. Ne kadar kaslı bir vücudumuz olursa olsun beyinde böyle şekilsiz bir algımızın olması çok komik geliyor bana. :) Hal böyleyken dünyayı büyük oranda dil ve dudaklarımızla hissettiğimizi söylemek pek yanlış olmaz sanıyorum, cinsel organlardan da daha fazla. Tam olarak şöyle :
"Ağız bir penis olsaydı, her zaman dik olacaktı: yerken, içerken, konuşurken, öpüşürken. Ağız, çölde değil de bedenin Mezopotamyası olan yüzde konumlanmış duyumsal bir vahadır."

Günümüzdeki romantik haliyle öpüşmenin beşiğinin Hindistan olduğu ve birbirinin nefesini paylaşmak düşüncesinden doğduğu düşünülmekteymiş. Kama Sutra'nın da tamamen bir bölümü öpüşme tekniklerine ayrılmış vaziyette. Öpüşmenin dünyaya yayılması ise Büyük İskender'in Hindistan'ı istila edişinden sonra olmuş. Romalılar döneminde öpüşme yaygınlaşmış. Onların öpüşmeleri hem sosyal hem politik hem de cinsel işlevleri barındırıyormuş. Okuma yazmanın yaygın olarak bilinmediği için anlaşmalar öpücükle onaylanırmış, “öpücükle mühürlemek (to seal with a kiss)” deyimi ve noktalı çizgi üzerine “X” işareti koymak buradan çıkmış. Romalıların sosyal statüsü, onların İmparatoru yanağından ayağına kadar vücudunun neresinden öpeceklerini belirliyormuş. Çiftler, topluluk önünde öpüşerek evleniyorlarmış ve bu uygulama günümüze kadar gelmiş.

Bir öpücüğün insanlığın bütün öyküsünü anlattığı söylenir. Annenin memesinden ya da biberondan beslenirken gerçekleşen emme ve yalama, öpüşürken yaptıklarımızın aynısı. Erotik öpüşme annenin memesini emmenin bir taklidi olarak görülebilir. Sevgililerin aynı anda bebekliğin güvenini ve duygusallığını canlandırmasının, erotik öpüşmenin duygusal ve bedensel dinamiğinin büyük bir bölümünü oluşturduğunu öne sürüyor Adriane Blue.



Öpüşürken aslında vücudumuzun çok hassas bölgelerini karşımızdakine sunuyoruz. Kendi adıma sevmediğim biriyle yaşadığım öpüşmenin duygusal anlamda nerdeyse hiç haz vermediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Dil ve dudaklarımı kimin dişlerinin arasına vereceğim elbette önemli ve sağlam bir güven istiyor bence. Ama doğası itibariyle dudakların uyarıldığı her öpüşme fizyolojik olarak tatmin edici elbette. Sevdiğimiz  kişiyle yaşadığımızdaysa büyük bir aşk şöleninin içinde bulabiliriz kendimizi. :)

Fransız şair Louise Labé'nin şu dizeleri herhalde romantik öpüşmenin en güzel özeti olacak :
"Ben senin öpücüklerini yutayım, sen de benimkileri yut,
Ve ağızlarımızla birbirimizin mutluluğunu yudumlayalım"

Hepinizi öptüm. :)

Kaynaklar : 
* https://www.gadventures.com/blog/a-brief-history-of-kissing-across-cultures/
*Blue, Adriane. Öpüşme,metafizikten erotiğe. 1.Baskı. İstanbul : Ayrıntı Yayınları,2000.s.17.